25 Şubat 2014 Salı

KALE CAFE & PASTANE (Rumeli Hisarı - İstanbul)



İstanbul'da yaşamanın en güzel yönlerinden biri de boğaz ve deniz manzarasıdır. Hele de bu güzelliğe bakarak kahvaltı yapıyorsanız yediklerinizin tadı kesinlikle daha da güzel gelir.

Bir arkadaşımla bu güzelliği yaşayabilmek için Rumeli Hisarı'na çok yakın bir konumda bulunan Kale Cafe & Pastane'ye gittik.

Mekan iki katlı ama birinci katı ikinci katından daha büyük. Hatta birinci katı için iki ayrı salondan oluşuyor diyebilir (sanırım ikinci salon sonradan katılmış).



Biraz köy kahvelerini andıran gelişi güzel bir yerleşimi ve dizaynı var. Birkaç farklı modelden oluşan oturma yerleri, otantik duvarlar (bir kısmında ahşap kaplı, bir kısmında ise çingene pembesi dediğimiz renkte boyanmış) ve üst katındaki sedirlerin üzerine serilen kilimlerle bana göre sıcak ve samimi bir atmoster yaratılmış. Hele de muhteşem deniz manzarasıyla ve harika bir sohbetle de birleşince benim için keyif dolu bir kahvaltı oldu.

Havanın güzel olmasından yararlanarak dışarıdaki masalardan birine oturduk, neredeyse her masanın üzerinde büyük ısıtıcılar var ve bu nedenle boğaz kenarı olmasına rağmen üşümüyorsunuz. Sanırım tek sorun ısıtıcıların arada otomatik olarak sönmeleri ve bir müddet sonra tekrar çalışmaları. Söndüğü anda hafif bir ürperti hissedebilirsiniz.

Daha masaya oturur oturmaz garson hemen çaylarımız getirdi. Buradaki çay servisi gerçekten çok hızlı, küçükken gittiğimiz çay bahçelerini andırıyor. Elinde çay bardağı dolu garson, sürekli masalar arasında dolaşarak, siz artık istemediğinizi belirtene kadar, sürekli bitmiş çayınızın yerine yenisini koyuyor. Böylelikle birçok cafede yaşadığımız garsonu bulup, çay isteme zahmetinden kurtuluyorsunuz ve yediğiniz her lokmayla çayınızdan bir yudum alabiliyorsunuz.

Ne yazık ki ilk gelen çaylarımız bardağın diğer tarafı görünmeyecek kadar bulanıktı. O nedenle ilk çayıma elimi süremedim. Neden bulanık olduğu konusunda ise hiçbir fikrim yok. Ancak garsona değiştirmesini rica ettikten sonraki tüm çaylarımız gayet güzel geldi.

Benim gibi çayınızı çok açık ve limonlu içiyorsanız, garson çayınızı yenilerken belirtmeniz durumunda, hemen arzu ettiğiniz çay getiriliyor.

Çayın getirilmesinden çok kısa bir süre sonra menüler geldi ki bence menüye gerek yok, çünkü masalarda kullanılan servis kağıtlarının üzerinde de menü yazıyor :o) Anladığım kadarıyla bu cafede misafirler için bir çok konu kolaylaştırılmaya çalışılmış :o)

Menüden peynir-domates-zeytin'den oluşan normal bir kahvaltının yanında patatesli gözleme ve menemen seçtik. Hemen belirteyim, aslında buranın bal-kaymağı çok meşhur. Ancak ne ben ne de arkadaşım tatlıya düşkün olmadığımızdan sipariş etmedik.

Kısa süre sonra (servisin gayet hızlı olduğunu söylemem lazım), masamıza yiyeceklerimiz geldi.

Yeşil ve siyah zeytin karışımına hafifçe zeytinyağı, limon suyu, kekik ve pul biber eklenmişti. Anlayacağınız tam ekmeğimizi bandırabileceğimiz kıvamdaydı ki biz de bu fırsatı kaçırmadık :o) Ayrıca zeytinlerin her iki çeşidini de çok beğendim. Bazı zeytinler için bir tabirim vardır "çekirdek üstü deri kaplı" diye, aksine burada gelen zeytinler kesinlikle etliydi ve kabukları da yumuşaktı.



Domates tabağında ise dilim dilim kesilmiş salatalık ve acı olmayan sivri biber de bulunuyordu. Çok az yağ gezdirilip yine kekik ve pul biberle süslenmişti. Tüm sebzelerin çok taze olduğunu, hatta deyim yerindeyse salatalığı kütür kütür yediğimizi belirteyim :o)



Peynir konusunda biraz seçici bir insanım. Özellikle sert koyun peynirini çok seviyorum, hatta koyun peyniri sevenler için küçük bir tavsiyede bulunayım. Migros  ya da Macro marketlerde Doğruluk marka Ezine koyun peyniri bulabilirsiniz. Denemenizi öneririm, bayıla bayıla tüketiyorum :o) Peynir seçiciliğimden dolayı Kale Cafe'de getirilen peyniri çok fazla sevemedim. Bana göre fazla yumuşaktı, ama tabi ki bu konu ağız tadına göre değişir.



Zeytin, peynir, domates denildiğinde tabi ki akla ekmek gelir. Mekanda sunulan ekmek çeşitlerinin hepsini çok beğendim. Üstelik de o kadar fazla çeşit vardı ki hangi birinden tadacağımı şaşırdım, tamamı çok taze ve çok lezzetliydi.

Mısır ekmeği
Ekmek çeşitlerini de kendileri yapıyorlar diye düşünüyorum (sormayı unuttum), yoksa bu kadar taze olması pek mümkün değil gibi geldi. Ben ki fazla ekmek yemeyen insan tıka basa yedim desem yalan olmaz :o)

Dereotlu ekmek
Dereotlu ekmek ve zeytinli ekmek favorimdi. Ama diğer ekmek çeşitlerinin  hakkını yemeyeyeyim, hepsi birbirinden güzel ve tazeydi.

Simit
Simit bildiğimiz sokak simitlerinden değil, pastane simidi. Simit denince sanırım sokakta aldığımız gevrek simitleri tercih ediyorum.

Üzümlü ekmek, içerdiği üzümlerden dolayı hafif tatlı bir tada sahip. Bloğumu düzenli takip ediyorsanız tatlıyla aramın pek olmadığını okumuş olabilirsiniz. Bu nedenle çok fazla tüketemedim.

Üzümlü ekmek
Zeytinlik ekmek konusunda ise, şu anda bu yazıyı yazarken resimde gördüğümden yine canım çekti :o) Zeytinli ekmek beni benden aldı :o) Hele pofuduk ve yumuşacık haliyle kendinizi durdurmanız zor olabilir...

Zeytinli ekmek
Kahvaltı haricinde kendime patatesli gözleme söyledim.

Miktarı o kadar çoktu ki inanamadım. Bence bir kişinin bitirebilmesi (çok iştahlı değilse), mümkün görünmüyor. Resimde tek gözleme gibi çıkmış ama üstteki gözlemeyi yiyince altından bir gözleme daha çıktı :o) İçindeki patates ezmesinin acısından tutun da tuz ayarına kadar her şeyi çok iyiydi. Yediğim tüm ekmeklere rağmen gözlemenin bir tanesini tamamen bitirdiğimi söyleyebilirim. Sunumu da bence ayrı bir güzellikti, öyle hoş kesmişler ki pofuduk börek gibi kabartılar oluşmuş.

Patatesli Gözleme
Arkadaşım ise kendisine menemen söyledi. Menemenden hiç tatmadım, sadece görünüşüyle ilgili biraz bilgi verebilirim. Sanırım benim menemen zevkim daha farklı. Öncelikle domates, soğan ve sivri biber kullanmayı seviyorum ve yumurtayı da çok kurumayacak şekilde hafif sulu pişiriyorum. Gördüğüm menemende küçük ot çeşitleri vardı (sanırım maydanoz) ve benim için fazla pişirilmişti. Bu nedenle çok da fazla ilgimi çekmedi ya da iştahımı cezbetmedi. Ancak arkadaşım menemenin öyle tadına vararak yedi ki, onun ağız tadına göre mükemmel bir lezzette olduğunu söyleyebilirim. Menemen sunumunun piştiği tavada getirilmesi ise çok hoştu.

Menemen
Yemeğin üzerine kahve ve ıhlamur çayı içtik. Bitkisel çaylarda poşet çay kullanıyorlar, sadece normal çay demlenerek yapılıyor. Kahve konusunda ise sadece bu mekanla alakalı değil, birçok mekanda aynı sorunu yaşıyorum. Kahve makinesinde yapılan kahveyi beğenmiyorum. Çok hızlı piştiğinde telve erimiyor, içerken boğazıma yapışıyor ve midemi rahatsız ediyor. Tabi ki misafiri çok olan bir cafenin cezvede kahve yaparak ikram etmesi biraz daha uzun sürecektir. Ancak güzel bir kahve içmek uğruna bu beklemeyi sabırla gerçekleştiririm. Sonuçta kahve makinesi çıkmadan önce cezveyle yapılıyordu ve bir şekilde arzu eden tüm misafirlere ikram edilebiliyordu. Hemen belirteyim evimde de kesinlikle kahve makinesi kullanmıyorum, hatta bulundurmuyorum. Güzel cezvemde kaynatarak içmeyi tercih ediyorum :o)


Fiyatlara gelirsek, bu manzaraya bu kahvaltı için oldukça uygun. Tabi ki boğazın kalbinde yer alan bir mekanın gideri de fazladır. Bu nedenle fiyatlara biraz olsun yansıtmalarını normal buluyorum.

Kale Cafe & Pastane'yi tekrar gideceğim mekanlar arasında sayabilirim. Çok fazla sohbet etmeyi sevmiyorsanız bile çayınızdan bir yudum alıp manzaraya dalma lüksünüz var. Tabi ki önünden geçen otobana dönmüş sahil yolunu hiçe sayarsanız :o)

Sevgiler :o)



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder