17 Şubat 2014 Pazartesi

DEVELİ KEBAP (Etiler - İstanbul)



Geçen cuma akşamı bir arkadaşımla Etiler'deki Develi Kebap'da buluşup yemek yedik.

Öncelikle şunu belirteyim geçen cuma akşamı dediğim 14 şubata denk geliyordu. Bu cümleyi okur okumaz içinizden geçirdiğiniz gibi size buluşmayı değil, mekanı ve yemekleri yorumlamaya çalışacağım :o)

Birçok restaurantta olduğu gibi kapıda vale karşılayıp aracınızı teslim alıyor ve siz rahat rahat restauranta girebiliyorsunuz. Hatta o akşam yağmur yağdığından kapıdaki görevli büyük bir kibarlıkla şemsiyesi ile gelip, mekanın içine kadar ıslanmadan yürümemi sağladı.



Develi Kebap'ın içi oldukça ferah, masa yerleşim düzenlerini de çok beğendim. Sanırım işi bilen, profesyonel biri tarafından düzenlenmiş. Böylece kimse kimseye çarpmıyor ve rahat rahat yemeğini yiyiyor. Mekanda içeride ve dışarıda oturmak mümkün ki biz içeride oturmayı tercih ettik.

Bana ters gelen tek şey birkaç tane televizyon olmasıydı. Sanırım özellikle büyük maçlarda, misafirler maçı izleyip yemeklerini yiyebiliyorlar. Ki bizim gittiğimiz akşam kader değiştirecek bir maç olmamasına rağmen televizyon açıktı.

Eh karşımdaki arkadaşım erkek olunca tabi ki omuzumun üzerinden sıklıkla maçı izlemeyi ihmal etmedi :o) (İçinizden şöyle geçirdiniz değil mi: "Yok artık 14 şubatta buluştunuz ve maçı mı izledi?") Haksızlık etmeyeyim, bütün akşam izlemedi sadece ara sıra baktı :o)

Garson ilk olarak masaya restaurantın ikramı olan tulum peynir - ceviz - tereyağ ve turşu getirdi. Bilmiyorum turşuyu kendileri mi kuruyor ama kim yapıyorsa işini çok iyi biliyor diyebilirim. Turşulardaki en büyük sorun tuz miktarının iyi ayarlanamayıp gırtlağınızda yanıcı bir his oluşturmasıdır ki Develi Kebap'ta yediğim turşuda böyle bir sorun yoktu.

tulum peyniri ve ceviz
turşu


Genelde her kebapçıda bu tür ikramlıklar olur ki, bence misafirin gönlünü kazanmak açısından çok önemli. Bu şekilde gerçekten gittiğiniz yerde bir misafir olarak ağırlandığınızı hissediyorsunuz.

Söylemeden geçemeyeceğim. 14 şubat olması dolayısıyla mekandaki bayanlara o güne özel birer kupa bardak hediye ediyorlardı. Masaya oturur oturmaz garson büyük bir nezaketle benim hediyemi de getirdi. Yaptıkları jesti çok beğendim.

hediye kupanın ön yüzü


hediye kupanın arka yüzü
























Pofuduk pideler ise restaurantta taze taze pişiyor ve masaya sıcacık gevrek bir halde geliyor. Pek ekmekle arası olan biri değilim ama arkadaşımın büyük bir iştahla yemesinden pidelerin tam kıvamında olduğunu söyleyebilirim :o)

pofuduk pide
Ardından mezelerimizi sipariş ettik. Öncelikle belirteyim bence mezelerin sunum miktarı çok yeterliydi. Çünkü amaç mezelerle doymak değil güzel bir ağız tadı oluşturmak diye düşünüyorum. Garson büyük bir tepside meze çeşitlerini görebilmemiz için getirdi ki oldukça fazla çeşit olduğunu söyleyebilirim.

Size tek tek mezeler hakkındaki fikrimi yazayım:

Yoğurtlu semizotu çok güzeldi. Bu mezede sarımsak miktarını genelde ya çok az koyarlar ya da çok fazla. Ancak Develi Kebap'ta sarımsak oranı tam ölçüsündeydi. Bu nedenle zevk alarak yedim. Kenarına ise bir dilim havuçla güzel bir süsleme yapılmıştı.

yoğurtlu semizotu

patlıcan salatası
Diğer bir meze patlıcan salatasıydı. Benim için patlıcan salatası mutlaka ateşte közlenmiş olmalı. Çabuk olsun diye fırında ya da elektrikli ızgarada pişirilmesini pek sevemiyorum. Develi Kebap'da yediğim patlıcan salatasında da benim için sorun buydu. Nasıl pişirdiklerini bilmiyorum ama bana herhangi bir köz tadı veya kokusu gelmedi. Buna bağlı olarak ateşte közlenmediğini söyleyebilirim ki, hele de Develi Kebap gibi tüm etleri kömür ateşinde pişiren bir mekanda patlıcanın neden ateşte közlenmediğini anlayamadım. Bu nedenle patlıcan salatasını çok beğendiğimi söyleyemem.

Bir başka meze muhammaraydı. Benim en sevdiğim mezelerden biridir. Yemek tarifleri bölümümde de evimde yaptığım şekli tarif etmiştim (okumak isterseniz lütfen tıklayın: muhammara). Develi Kebap'ta yediğim muhammarayı çok beğendim. Sanırım içine tahin de eklemişler ve çok yakışmış. Sadece biraz kuru olmuştu ama tadı o kadar güzeldi ki bu kuruluğu görmezden gelebildim ve iştahla yedim.

muhammara


gavurdağı salatası



Salata olarak gavurdağı salatası istedik. Sosundaki limon, nar ekşisi, zeytinyağı oranı gayet güzel ayarlanmıştı. Ancak salatanın soğanı çok fazlaydı. Öyle ki sosun güzel tadını bile bastırıp ağzınızda soğan tadı bırakıyordu. Sanırım soğan biraz daha azaltılsa daha güzel olacaktır.





Ve bence o gecenin yıldızı olan mezemiz çiğ köfte geldi. Tek kelimeyle bayıldım, puan verebilseydim 10 üzerinden 20 bile verebilirdim.. Et ve bulgur oranı çok iyi dengelenmişti. Yağ miktarından tutun da acı miktarına kadar aşçı bütün hünerlerini göstermiş diyebilirim. Öyle güzel yoğrulmuş ki ısırdığınız zaman ağzınızda kaydığını hissediyorsunuz. Bu kadar güzel çiğ köfteyi daha önce Florya'daki Uludağ Et Lokantası'nda yemiştim. Sanırım bu iki mekan çiğ köfte konusunda yarışabilirler.

çiğ köfte
İki kişi için bu kadar meze yeterli diyerek bunlardan sonra ana yemeklerimizi sipariş ettik.

simit kebabı
Kendime simit kebabı söyledim. Garson simit kebabını getirdiğinde aklımdan ilk geçen "neden bu kadar kuru görünüyor, kebap dediğin etin yağından dolayı biraz parlamalı" oldu. Keza tattığımda da düşüncemin yanlış olmadığını anladım. Aslında saf et kullanmışlar bu nedenle çok daha fazla masraf yapmışlar. Ama benim için kebap biraz daha yağlı olmalı, zaten kebap yiyiyorsam diyet yapmıyorum demektir. Eh bu durumda yağıyla, tuzuyla tam ölçüsünde yemek isterim ki bana göre gerçekten çok kuruydu. Zevk almadan yedim. Ve ne yazık ki içinden öyle bir kemiksi kıkırdak doku çıktı ki bunu da yiyebilmem mümkün değildi, o nedenle son lokmamı yemek istemedim. Tabağımdaki közlenmiş patlıcan ve domatesin ise ateşte közlendiğini görmek beni çok mutlu etti. Tabaktaki bir diğer atıştırmalık olan soğanlı sumak karışımına ise gavurdağı salatasındaki soğan miktarından çok rahatsız olduğumdan dokunamadım, olduğu gibi bıraktım.

karışık ızgara
Arkadaşım karışık ızgara söyledi. Bence çeşit miktarı çok yeterliydi. Tavuk şiş, kuzu şiş, pirzola, adana ya da urfa kebap olarak düşündüğüm iki ayrı çeşit kebap da vardı (hangi kebap olduklarını garsona ya da arkadaşıma sormayı unuttum). Arkadaşımın tabağından tatmadım ama kuzu ve tavuk şiş mükemmel görünüyordu. Kebapla ilgili düşüncemi ise size simit kebabında anlatmıştım. Arkadaşımın yedikleri de benim sevdiğim gibi çok parlak görünmüyordu, bu nedenle bana yine kuru olduğunu düşündürttü.. Ama tabi ki onunkileri tatmadan bilemem. Gelelim pirzolaya. Gerçekten bir pirzolanın nasıl bu kadar sinirli olabildiğine inanamadım. Zaten arkadaşım da aynı şeyi söyledi ve pirzolanın bir kısmını yiyemedi.

Genel bir değerlendirme yaparsam, sanırım Develi Kebap'ın kebaplarını daha lezzetli bekliyordum. Bu bana biraz hayal kırıklığı yaşattı.

Bunun dışında belki de 14 şubat olması dolayısıyla garsonlar biraz fazla panik halde koşuşturuyordu ve bir şey rica etmemiz garsonu yakalayabilmek açısından zaman alıyordu. Yanlış hatırlamıyorsam bir kadeh daha şarap isteyebilmek için 3 - 4 girişimimiz oldu. Neyse ki en sonunda sesimizi duyurabildik :o)

Mekandaki müzik ve ışık sistemini çok beğendim. Işık kesinlikle gözünüzü yormuyor ama ortam karanlık da değil. Rahat rahat hem yemeğinizi, hem de arkadaşınızı göre göre zaman geçirebiliyorsunuz :o) Müziğin volümü ise çok hafif bir şekilde sohbeti bölmeyecek ama hafif bir renk katacak kadar ayarlanmış. Bu konuda da kendilerini tebrik ederim.

masamızdaki gül yaprakları
Mekanın misafirlere yaptığı en son jest, bence en güzeliydi. Masadaki tüm tabaklar, bardaklar toplandıktan sonra masamıza gül yaprakları döktüler. Gerçi ben önceden diğer masalardaki gül yapraklarını görmüştüm. Hatta espriyle arkadaşıma da getirmelerini rica etmesini söylemiştim. Şaka bir yana arkadaşım derken doğruyu söylüyorum, özel olarak 14 şubata ayarlanmış bir gün değildi, bizimki sadece denk geldi. Bu nedenle arkadaşım esprili bir şekilde masaya gül istememekte diretti diyebilirim :o) Neyse ki garson yalvaran sesimi duyup masamıza gül getirdi :o))))

Yazıdan da anlayacağınız gibi çok keyifli vakit geçirdiğim bir akşamdı. Evet mekan güzeldi vs ama sanırım sohbet en güzeliydi.

Fiyatlara gelince: Yemek yediğim arkadaşım çok centilmen ve kibar bir insan, beni de bu yemeğe davet etmişti. Bu nedenle hesabı görmedim. Ama Etiler gibi lüks bir semtte bulunan bir mekanın, bu kadar lüks olmayan semtlerdeki kebap restaurantlarıyla aynı eti ve malzemeleri kullanmış olsalar bile, aynı fiyatlara sahip olamayacağını düşünüyorum. Bence herhangi bir restaurant için her zaman bulunduğu semt de fiyatlarda belirleyici bir rol oynar.

Bu arada herkesin "geçmiş" 14 şubat sevgililer gününü de kutlarım.

Sevgiyle kalın :o)


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder