21 Eylül 2014 Pazar

JAMIE'S ITALIAN (ZORLU CENTER - İSTANBUL)


Ayda bir buluştuğumuz kızlar grubumuz olarak (ki gurubumuzun adını tatlı cadılar koyduk :o) geçen akşam eylül buluşmasını gerçekleştirdik.

Nereye gidelim? sorusunu bir müddet tartıştıktan sonra Levent'teki Zorlu Center içinde yer alan Jamie's Italian'da karar kıldık. Öncelikle isminin neden Jamie's olduğunu açıklayayım. Eğer televizyonda yemek programlarını sıklıkla izliyorsanız ve yabancı aşçıları da takip ediyorsanız, Jamie Oliver ismini muhtemelen duymuşsunuzdur. Benim için dünyanın en iyi aşçılarından biri. Yemek yaparken kendini kasmayan, yemeği gerçekten zevke dönüştüren, yiyeceklere sevgiyle yaklaşan bir aşçı. Dünya üzerinde de isminin epey tanındığını söyleyebilirim.

Kendi adıyla çıkarttığı mutfak ürünlerinin yanında, tüm dünyada yayılmaya başlayan bir restoran zinciri de oluşturdu. Zorlu Center'daki Jamie's Italien bu zincirin parçalarından biri.

Bu kadar anlattıktan sonra muhtemelen Jamie Oliver'ın buraya gelerek menü oluşturduğunu, restoranı denetlediğini vs düşünüyor olabilirsiniz. Tam tersine.. Buradaki restoran sahibi sadece isim hakkını almış, Jamie Oliver kalkıp da gelmemiş... Bu nedenle Jamie Oliver'ın pişirdiği tarzda yemek beklemek yanlış olur.

Mekanın hem içinde, hem de dışında oturma masaları var. Dış bölümdeki masaların üzerinde bulunan son derece modern ısıtma cihazları sayesinde üşüme sorununuz da ortadan kalkıyor. Tabi ki benim gittiğim günün henüz havanın çok çok soğuk olmadığı bir sonbahar akşamı olduğunu da belirteyim. Ama kışın kar yağarken bile bu sobalar sayesinde üşümeden oturmak mümkün olabilir diye düşünüyorum.

Ben gittiğimde arkadaşlarımın hepsi gelmişti. Sarılıp, öpüşmelerimizden sonra hemen sohbete başladık. Biz 4 kız biraraya geldiğimizde inanın saniye sessizlik olmuyor :o) Evet itiraf ediyorum dördümüz de konuşmayı ve anlatmayı seviyoruz :o)

Dersten çıkıp gittiğim ve bu nedenle biraz geç kaldığım için arkadaşlarım ben gelene kadar atıştırmak üzere soğuk başlangıçlardan bir seçim yapmış. Ama sipariş gelene kadar masaya vardığımdan, bu atıştırmalıklardan benim de yeme şansım oldu.

Restoranın ikramı olarak ilk önce masaya zeytinyağlı ekmek gelmiş. Arkadaşlarımın yanına geldiğimde ikram masaya çoktan geldiğinden bir kısmını afiyetle yemişlerdi. Ama canım arkadaşlarım beni de düşünerek hepsini bitirmemişler. Kullanılan zeytinyağı çok kaliteliydi, adeta boğazımdan kayıyordu. Sunum şekli ise bana çok değişik geldi. Resimde gördüğünüz kabın içerisinde zeytinyağı bulunuyor ve ekmeklerinizi buna bandıra bandıra yiyebiliyorsunuz. İçine konan kağıt ise zeytinyağının bir kısmını emerek ekmeklerin üstte kalan kısımlarına da yağın ulaşmasını sağlıyor. Zaten mutfakta hazırlarken önce ekmekleri yerleştirip üzerine yağı gezdirmişler. Kepekli ve normal olmak üzere iki çeşit ekmek sunulmuştu ki, kendisine italyan diyen bir mekanın daha farklı ekmek çeşitleri de sunmasını beklerdim. Özellikle de fiyatlar en zenginin bile cebini yakacak durumdayken!!!


Garson ilk olarak masanın ortasına iki tane büyük domates konservesi getirdi!! Bu aşamada konserve kutusuna gerçekten bir anlam veremedim. Zannediyorum ki, konserveyi açacaklar ve içinden yiyeceğiz!! Hatta garsona dönerek "Bu ne?" dedim. O da gülümseyerek "Birazdan anlayacaksınız" diye cevap verdi.


Gerçekten de bir müddet sonra atıştırmalık yemeğimiz geldiğinde ne işe yaradıklarını anlamış oldum. Meğerse uzun tahta üzerinde sunulan başlangıçların altına yükselti yapması için destek olarak kullanılıyormuş :o) Böylece "Konserve mi yiyeceğiz?" kabusumdan bir anda uyandım.

Sebze atıştırmalıkları içeren bu tahtanın üzerindeki yiyecekleri sıralayayım:


En sol tarafta yer alan karışık salata menüde şu sözlerle ifade edilmiş: Çıtır salata: İnce doğranmış kök sebzeler limon ve nane ile. Bu salatanın çok özellikli olmadığını, evlerimizde yaptığımız salata ile aynı tadı paylaştığını belirteyim. Limonlu salata seven biri olarak hoşuma gitti ve kendi payıma düşeni güzelce yedim.

Kök sebzelerden oluşan çıtır salatanın yanındakini ise ben mozzarella zannetmiştim. Ancak tadına bakınca anladım ki mozzarella değil bocconcini peyniriymiş. Üzeri nane ve kırmızı biberle tatlandırılmış. Peynirin cinsini ve tadını çok sevdim, yumuşak, sulu ama kıvamlıydı.

Ortadaki büyük tabakta yer alanlar ise, zeytinyağı ve taze baharatlarla marine edilmiş ızgara mevsim sebzeleriydi. İçine biber turşusu ve zeytin gibi ek malzemeler de katılmıştı. Biber turşusunun tuzu oldukça akıtılmış, bu nedenle yediğinizde ağzınıza çok tuzlu bir tat gelmiyordu. Sebzeler ise tam kıvamında pişirilmiş, ne çok yumuşak ne de yenmeyecek kadar çiğdi.

Izgara sebzelerin yanında sunulan peynirin adı "pecorino". Resimde tam belli olmamış ama en altında lavaş gibi incecik bir ekmek var, ki restoran, menüsünde bu ekmeğe "müzik ekmeği" adını vermiş. Müzikle nasıl bir bağlantı kurdular bilmiyorum ama yiyince öyle şarkı falan söyletmiyor. Bildiğiniz lavaşın daha çıtır hali. Pecorino peynirinin tam üzerinde ise biber reçeli vardı. Tatlı gıdalarla arası olmayan biri olarak reçele dokunmayıp sadece güzelim peynirinden yedim. Peynir gerçekten çok lezzetliydi. Gerçi o kadar ince sunulmuştu ki tadını alabilmek için peyniri dilinizin üzerine koyup, dilinizi damağınıza bastırmanız gerekiyordu :o)

En sağda gördüğünüz ise bir çeşit italyan ekmeğiydi ama peksimet gibi sert ve kuruydu. Üzerine ne koyduklarını inanın ben de tam olarak anlayamadım. Tadı kötü değildi ama yavandı. Hani biraz daha ekşilik ya da tuz istiyormuş gibiydi. Menüde de bunun ne olduğunu yazmamışlar, zaten menüde yazan sebze tepsisinde bu yiyeceğe dair bir açıklama da yoktu.

Sebzelerimizi yerken garson ana yemek siparişleri için masamıza geldi. Bir arkadaşımın ana yemek siparişi Italian Hot Pizza'ydı. Alışılmışın aksine pizza yuvarlak değil bizdeki pide gibi uzun ince bir şekilde yapılandırılmıştı. Tahta tepsi üzerinde sunumu çok hoşuma gitti. Pizzayı tahta üzerinde yemek kesinlikle daha zevk veriyor. Pizzanın hamuruna bayıldım, tam olması gerektiği gibi yumuşak ve inceydi. Üst malzeme konusuna gelince resimde de gördüğünüz gibi azdı. Zaten yazının devamında okuyacağınız gibi restoran insanda şu imajı bırakıyor: "mümkünse hiç yemek vermeyeyim ama siz deli gibi para ödeyin!!!" Maddi kazancı bu kadar ön plana çıkartmaları beni çok rahatsız etti. Kendimi çok cimri bir insanın evine yemek yemeye gitmişim gibi hissettim. Hani vardır böyle insanlar, evine gidersiniz, masraf olmasın diye kuş lokmalarında iki üç kırıntı verir. Jamie's Italian'da da yaşadığım durum aynen buydu.


Neyse konumuza dönelim. Bir diğer arkadaşımın siparişi de yine pizza üzerineydi. Onun pizzası ise San Daniele Pizza'ydı. Resimde de gördüğünüz gibi malzemesi diğer arkadaşımın pizzasına göre daha yoğun görünüyor değil mi? Aldanmayın o kalabalık rokaya ait...! Mesela peyniri hesaplasanız çeyrek kibrit kutusu anca eder. Zaten menüde de mozzarella olması gerektiği yazarken mozzarella da sunulmamıştı, farklı bir peynir cinsiydi. Pastırmamsı görünen şarküteri ürününün ise hayatımda ilk defa kağıttan daha ince kesilebildiğine şahit oldum. Hani restoran inceliğin de ötesine geçmiş ki fazla malzeme kullanmasın diye!! Evet hamuru güzeldi ama keşke üst malzemeleri de biraz tat verseydi.. Gerçi arkadaşım beğendiğini söyledi ama bir o kadar da kibar bir insandır belirteyim.


Masadaki diğer bir ana yemek siparişi "Bal Peteği Cannelloni Üç Farklı Lezzet"'ti. Menüdeki açıklaması şöyle: Patlıcan ve güneşte kurutulmuş domates, su kabağı, ricotta ve ıspanak... Sunum şekli gerçekten çok hoşuma gitti. Bu yemekten tatmadım ama arkadaşım tadının çok iyi olduğunu belirtti. Ricotta bizim lor peynirine benzer bir peynir çeşidi. Bu yemek için güzeldi demekten başka bir yorumum olamaz, çünkü hakkını yemeyelim gerçekten iyiydi.


Ve gelelim benim siparişime: Kuzu Pirzola Lolipop. Buradaki lolipop kelimesi, pirzolanın kemiğinin uzunluğundan ve etinin lolipop kadar küçük olmasından kaynaklanıyor. Evet inanmayacaksınız ama 3 tane kuzu pirzolaya 54 lira fiyat istediler!!! Aslında sözün bittiği yerdeyim. Pirzoladaki etler o kadar azdı ki hani biraz daha ufaltsalar kıyma boyutu olacakmış. Bakmayın kemiğinin uzunluğuna, kemiği ne yapayım kemirecek halim yok ya!!! Tamam et güzeldi, iyi pişmişti vs. ama gerçekten bu kadarcık ete bu fiyatı vermek içimi çok acıttı. Garsona bu durumu söylediğimde etlerinin organik olduğunu, kıvırcık olduğunu vs anlatmaya başladı. Konuyu uzatmamak için bir şey söylemedim ama "Ne yani kilosunu 2000 liraya falan mı alıyorsunuz da bu fiyata 3 tane pirzola veriyorsunuz?" dememek için kendimi zor tuttum.

Resme baktığınızda tepsi üzerindekiler size kalabalık gibi görünebilir. Tamamen bir göz yanılgısı. Ortadaki küçük kaselerden birinde kıyılmış fıstık, diğerinde taze nane, birinde bir kırmızı soğanın 8'de biri, bir diğerinde de acılı yoğurt sos vardı. Yani hiçbiri doyuracak lezzetler değil.

Tepsinin en sağında duran ise, sanırım irmikli bir gıdaydı, biraz mısır ekmeğini de andırmıyor değildi. Tadı çok yavan ve tatsızdı. Açlıktan gözüm öyle döndü ki karnım doysun diye bu yavan gıdayı yoğurt sosuyla birlikte yemeye çalıştım.


Gittiğimiz akşam bir arkadaşım için çok özel bir geceydi, çünkü o günün sabahında çok sevdiği erkek arkadaşından romantik bir evlilik teklifi almıştı. Erkek arkadaşı o kadar ince ve zarif düşünmüş ki, kendisine özel bir yüzük bile sipariş ederek teklifiyle birlikte sunmuş. Bu kadar güzel ve mutlu bir olayı kutlamamak mümkün değildi. Bu nedenle o arkadaşımıza çaktırmadan tiramusu pastayı özel bir şekilde sunmalarını rica ettik. Garson isteğimizi kırmayarak tiramusuyu alkışlar eşliğinde canım arkadaşımın önüne koyup mumlarını yaktı. Tatlı yemediğim için sadece üst kremasından biraz tattım, ama tüm yiyen arkadaşlarım tadına bayıldılar. Porsiyon miktarı ise gördüğünüz gibi oldukça küçüktü. Hatta sunulan tabağın sadece yarısını zar zor kaplamıştı.


Alttaki resimde ise arkadaşımın güzel yüzüğünü göreceksiniz:


Zaten yazının içeriğinde de oldukça net anlamışsınızdır. Jamie's Italian'a beni bir daha hiçbir güç getiremez. Hatta size de kendimce tavsiyem sokağa boşu boşuna atacak paranız yoksa buraya gitmeyin. Bir mekanın konumu itibariyle pahalı olmasını anlayabiliyorum ama bu kadar göz göre göre tabir yerindeyse "kazıklanmaya"'da gönlüm razı olmadı.

Daha önce Jamie's Italian'ın tam karşısında yer alan Tom's Kitchen hakkında bir yazı yazmıştım. Yolunuz Zorlu Center'a düşerse ve mutlaka buradaki restoranlardan yemek istiyorsanız bence orayı tercih edin. Orası da pahalı ama en azından karnınız doyuyor.

Benim için gecenin sonu açlıktan evimde karnımı doyurmaya çalışarak son buldu. Neyse ki canım arkadaşlarımın sohbeti öyle güzeldi ki Jamie's Italian'ın gecemi mahfetmesine izin vermediler. Bu arada arkadaşlarım da aç kaldığım için çok üzüldüler.

Ağız tadınızın bol olduğu keyifli günler dilerim :o)

6 yorum:

  1. Bocconcini de mozarella peyniridir.Sadece atistirmalik boyutta yani Italyanca bocca=agiz sozunden geliyor.

    YanıtlaSil
  2. Ukalalik gibi olmasin ama San Daniele prosciutto'dur ve prosciutto imkan oldugu kadar ince kesilir, kagittan da ince.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bilgi için çok teşekkürler, gerçi bunları bilmek aç kaldığım ve 3 tane başparmağım büyüklüğünde pirzolaya korkunç bir fiyat ödediğim gerçeğini değiştirmiyor ama yine de bilgi için tekrar teşekkür ederim.

      Sil
    2. Prociutto kağıttan ince kesilebilir ama bu durumda birkaç parça daha konsaydı da hamur tadından daha farklı bir tat da alabilseydik keşke :o) Hem ince hem az olunca sadece bpizza hamuru yeniliyormuş gibi oluyor

      Sil
  3. merhaba,
    1. mutfaktan felaket bir kou geliyordu. masamızı değiştirmek zorunda kaldık.
    2. 45 tl ye inanılmaz acılıkta, içinde 5 adet karidesi bulunan, hiç bir özelliği olmayan makarna yedik.
    3. küçük istediğimiz halde gelen büyük makarna, kesinlikle büyük değildi, gayet küçük idi.
    tammm bir hayal kırıklığı. hatta rezalet!!!

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ayşen hanım biz gittiğimizde dışarıda oturduğumuzdan öyle bir koku hissetmedim ama bu mekana gitmeme kararı almakla ne kadar doğru yaptığımı mesajınızı okuyunca bir kez daha anladım.

      Sil