18 Eylül 2014 Perşembe

NOON RESTAURANT (MALTEPE - İSTANBUL)


Canım kuzenimin düğünü için geçtiğimiz haftasonu tüm aile bireyleri ve aile dostları olarak Maltepe'ye bağlı İdealtepe'deki Noon Restaurant'ta biraraya geldik. Noon restaurant aslında bir balık lokantası, ancak düğün için kiralanması nedeniyle o akşam fiks menü içeren bir yemek sunumu yaptılar.

Restaurantın içine girer girmez ufak ama kullanışlı bahçesindeki masaların arasında yer alan iki büyük ağacı görüyorsunuz. Bu konuda kendilerini ayakta alkışlıyorum. çünkü ağaçlara zarar gelmemesi için bahçenin üstünde bulunan paravana iki büyük delik açılmış ve böylelikle ağaçların da nefes alması ve yaşamlarını sürdürmesi sağlanmış. Üstelik de bu ağaçların arasında oturup, nefis deniz manzarasına bakarak yemek yemek ayrı bir keyif. Daha yazının başı ama hemen belirteyim, Noon restaurant'a hem bu incelikleri hem de bazı yemeklerine özellikle de mezelerine hayran kalmam nedeniyle kesinlikle tekrar gideceğim.




Mekanın kapalı alanı da var ve bahçe kısmıyla kıyaslandığında oldukça geniş. Kapalı mekandan da aynı deniz manzarasını izlerken yemeğinizi yiyebilirsiniz. Bu arada mekanın tuvalet kısmı üst katta, ama öyle güzel düşünmüşler ki engelli vatandaşlar da bu yoldan rahatlıkla çıkabilirler. Bu açıdan da kendilerini kutlarım.



Kuzenimin düğününde kalabalık olduğumuz için gençler, kuzenler bahçe kısmında otururken, aile büyükleri kapalı mekandaki masalara yerleşmeyi tercih ettiler. Mekana vardığımızda masalarda meze tabaklarının hali hazırda konulmuş olduğunu gördük. Meze tabağındaki mezeleri ve mezeler hakkındaki fikrimi açıklayayım:


Fava: Mükemmeldi. Kıvamı harika tutturulmuş ve limon, tuz ve zeytinyağı dengesi çok iyi ayarlanmıştı. İçeriğine eklenen dereotu ise nefis bir tat vermişti.

Çerkez tavuğu: Uzun zamandır tavuk tadının bu kadar yoğun geldiği bir çerkez tavuğu yememiştim. İçeriğindeki hiçbir üründen kaçınılmamış. Kesinlikle taze tavuk suyuyla yapılmış ve cevizi bol konulmuştu. tuz miktarı ise tam kararındaydı.

Zeytinyağlı biber dolması: Soğanı bol konulmuş ve baharat miktarı çok iyi ayarlanmıştı. Keşke piştikten sonra biraz da fırına verip hafifçe kabuğunu yaksalarmış. Ama bu bir tercih meselesi, kısaca bu konu dolmanın güzelliğini kesinlikle etkilemez. Dolmayı da bir çırpıda bitirdim.

Barbunya pilaki: Tabağın tam ortasındaki küçük bir kaseye konan barbunya pilakinin bu şekildeki sunumuna bayıldım. Böylelikle sosu diğer yemeklere bulaşarak tabak içinde kargaşa yaratmıyordu. Tadını buradan nasıl anlatabilirim bilemiyorum, öyle hızlı bitirdim ki daha olsa yerdim. Muhteşemdi.

Haydari: Sarımsak miktarından tutun da dereotuna, nanesine kadar çok iyiydi. Bir lokma ekmeğimin üzerine haydariyi sürerek yemekten çok keyif aldım. Yoğunluğu ise tam haydariye yakışacak gibiydi.

Patlıcan salatası: Ateşte közlenmiş patlıcanın sarımsak, limon ve zeytinyağıyla uyumu harikaydı. Ateşte közlediklerinden dolayı aşçıyı da tebrik ederim. Ayrıca içinde yoğurt gibi beyazlatıcı katkı maddesi de yoktu. Saf haliyle patlıcanın tadını alabiliyordum.

Acılı ezme: Meze tabağında beğenmediğim tek meze. Çünkü soğanı çok fazlaydı ve blendırdan geçirildiğinden dolayı soğan kötü bir acılık vermişti. Zaten masadaki tabaklara genel olarak göz gezdirdiğimde, genelde acılı ezmenin tabaklarda kalmış olduğunu gördüm. Keşke bıçakla kıyarak, daha az soğanla yapsalarmış...

Beyaz peynir: Bloğumu düzenli okuyorsanız muhtemelen sert koyun peyniri sevdiğimi biliyorsunuzdur. Ve bu mekan beni mutlu ederek sert koyun peyniri sunmuştu. Bu nedenle beyaz peyniri taze domates ve salatalıkla birlikte keyifle tükettim.

Resimde de göreceğiniz üzere tabağın kenar süslemeleri tatlı kırmızı kapya biberden yapılmıştı. Kırmızı kapya biber konusunu yazı bitene kadar aklınızda bulundurmanızı rica ederim, çünkü sıklıkla karşınıza çıkacak!


Ayrıca masaların ortasına yeşil salata da getirdiler. Salatanın kenarları domates ve salatalıkla süslenirken üzerine kırmızı kapya biber parçaları konmuştu. Salatanın sos miktarı ise çok azdı, keşke biraz daha limon suyu ve zeytinyağı gezdirselermiş. Çünkü bu şekilde sade sade sebze yiyiyormuşsunuz gibi geliyordu.


Ara sıcaklardan biri paçanga böreğiydi. İçindeki kaşar ve pastırma miktarına bayıldım. Tabağıma ilk konduğunda gördüğüm kırmızılıkları ise domates zannederek çok sevindim, Çünkü paçangaya ben de domates koyarım. Ancak gördüklerim domates değil kırmızı kapya biberdi. Ne yazık ki pastırmayla uyum sağlamamıştı, bu nedenle biberleri ayırıp o şekilde yemeyi tercih ettim. Kırmızı kapya biber kullanımı buraya kadar zannediyorsanız yanılıyorsunuz. Daha devamı var...


Bir diğer ara sıcak patates köftesiydi. Sanırım bunu hazır alıp kızartmışlar. Tadı çok güzeldi ama bu kadar iyi yemek sunan bir mekanın kendisinin yapmış olmasını tercih ederdim. Yine de zevkle yediğimi söyleyeyim.


Ana yemek tabağında (tabağın bir kenarında gördüğünüz gibi bir üst paragrafta bahsettiğim patates köftesi var) 4 çeşit yemek vardı. İlk olarak anlatmaya pilavla başlayayım. çok doğru pişirilmiş ve tane taneydi. Yağ miktarı ise tam dozundaydı.

Pilavın yanında gördüğünüz ise fırında kremalı patatesdi. Ne yazık ki piştikten sonra ağzı açık olarak çok bekletilmiş. Bu nedenle üst taraftaki patatesler kurumuştu. Alt kısımda kalan patatesleri yiyebiliyordum ama üst taraftakiler lastik kıvamında olduğundan hiç dokunamadım.

Sebze kavurmanın içeriğinde ise kırmızı kapya biber, taze fasulye ve havuç vardı. Tuzundan kavurma şekline kadar çok beğendim. Sebzeler kesinlikle ölmemişti ama çiğ de değildi. Sebze kavurmanın hepsini sonuna kadar bitirdim. Evde de mutlaka yapacağım :o)

Ve gelelim mantarlı kontrfile etine.. Kontrfile dananın en yağsız ve en makbul olan etlerinden biridir. Bu nedenle bu şekilde sos içinde pişirilmesi çok uygun olmuş. Sosla beraber etin kuruluğu tamamen gitmiş diyebilirim. Sadece etin yumuşaması için biraz daha su eklenerek pişirilmesi gerekiyormuş, çünkü bazı yerleri çok sert kalmış. Ama bu durum çok da problem yaratmadı. Bu yemekteki en büyük sorun karabiber miktarıydı. O kadar çok konulmuş ama gerçekten o kadar çok konulmuştu ki hiçbir çocuk bu yemeği yemedi. Mantarlarına bile dokunmadılar. İçinde hem tane karabiber hem de toz karabiber vardı. Benim için bile yemesi güç oldu diyebilirim. Hatta yedikten sonra bütün gece mide yanmasıyla iki üç şişe soda içmek zorunda kaldım. Eğer karabiberi az konulsaymış çok daha lezzetli olabilirmiş. Aaaaa tabi ki gecenin kahramanı kırmızı kapya biber et yemeğinin içine de konulmuştu. Bence kesinlikle uyum sağlamamıştı. Zaten bütün gece kırmızı kapya biber yediğim ve gördüğüm için bir müddet bu sebzeyi yemek ve görmek istemiyorum. Şefin neden böyle bir takıntısı var gerçekten anlayamadım.

Noon Restaurantın ismini muhtemelen ingilizce okuyarak "nuun" diyorsunuzdur. Halbuki isminin açılımı No:10 anlamına geliyor. Aslında No On olarak yazıp okumak daha doğru olabilir :o)

Bu restaurant başta da belirttiğim gibi meyhane tarzında bir balık lokantası. Zaten mezelerinin mükemmelliği de bu yönünü ortaya çıkartıyor. Et yemekleri ise bu mekanın işi değil. Bu nedenle ilk paragrafta belirttiğim gibi sadece balık ve mezelerden yemek için bu mekana koşa koşa tekrar geleceğim.

Fiyatlar konusunda bir fikir veremiyorum. Ancak şöyle söyleyeyim: Düğünü daha uygun fiyatlı çıkartmak isteyen kuzenim bu mekanı seçtiğine göre fiyatları da gayet makul diyebilirim.

Ağız tadınızın bol olduğu keyifli günler dilerim :o)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder