5 Mart 2014 Çarşamba

KULELİ MEYHANESİ (ATO'NUN YERİ) (Samatya-İstanbul)



Hafta sonunda babamın doğum gününü gecikmiş olarak kutlamak için Samatya'da bulunan Kuleli Meyhanesi (Ato'nun Yeri)'ne gittik.

Samatya, İstanbul'un en eski ve tarihi semtlerinden biri. Bu tarihini ise hala kendince korumaya çalışan bir havası var ve eski İstanbul ruhunu bir nevi yaşamak isterseniz mutlaka gitmenizi tavsiye ettiğim semtlerin başında geliyor. Özellikle restaurantların yanyana bulunduğu meydan, ekmek arası midye tava, ızgara balık, tepsiye dizilmiş midye dolmalardan atıştırmak için harika bir yer.

Hatta Kuleli Meyhane'sinin camekanlı büfesinde bulunan Samatya ile ilgili bir şiiri de sizinle paylaşayım:


Mekan çok küçük olmamasına rağmen o kadar samimi ve o kadar otantik ki küçüklüğünü hissetmiyorsunuz bile. Yine de gitmek isterseniz önceden rezervasyon yaptırmanızı tavsiye ederim. Biz öğle saatinde gitmiştik bu nedenle kolaylıkla yer bulduk. Ama akşamları müşteri yoğunluğundan yer bulmakta zorlanabilirsiniz. Hatta meyhanede mezelerinizi, balığınızı yiyip yanında rakınızı içerken sokak çalgıcılarının bir anda etrafınızda müzik çalmasını da yaşama imkanınız var.

Biz ailece restaurantın içinde oturduk, çünkü gittiğimiz gün hava yağmurlu ve serindi. Daha kapıda garson bizi tüm güleryüzüyle karşılayıp yerimizi gösterdi ve mezelerimizi seçmek üzere bizi mezelerin bulunduğu camlı buzdolabının önüne davet etti.

O buzdolabında neler yok ki!! Hemen belirteyim Kuleli Meyhanesi 2006 yılında "En İyi Meze" ve "En İyi Balık Çorbası" seçmelerinde İstanbul birincisi olmuş. Bu nedenle mezelerden istediklerimizi gözümüz kapalı sipariş ettik. Yazının devamında yediğimiz tüm mezelerin resimlerini ve açıklamalarını bulacaksınız.


Mezelerin hepsi çok taze ve kendi yaptıkları. Buzdolabındaki sunumları ve görsellikleri bile iştah açmaya yetiyordu.

Sofraya mezelerimiz gelene kadar mekanın duvarlarında asılmış resimlere baktık.

Tam karşımızdaki duvarda Ulu Önder Atatürk'ün çok güzel 2 fotoğrafı bulunuyordu. Ata'mızın tüm azametini olduğu gibi yansıtan bu resimler oldukça da büyük çerçevelenmiş. Altındaki eski İstanbul resminin yanında ise mekanın sahibinin resimleri vardı.


Bu duvarın hemen yanındaki duvarda ise el yapımı bakır bir duvar saati, yine 2 adet eski İstanbul resmi ve "Ne Mutlu Türküm" diye yazan bir fotoğraf bulunuyor.


Bu duvarların yanında mutfağa giriş ve onun yanında da camlı bir büfe konulmuş. Camlı büfenin içinde çeşit çeşit içki bardakları, özellikle rakı kadehleri, restaurantın aldığı ödüller ve yine üzerlerinde Ata'mızın resmi bulunan iki adet çakmak bulunuyor.

Işıklandırılmış camın içerisinde Atatürk'ün resimleri yine tüm heybetiyle parlıyordu.

Mekanın duvarlarındaki bu harika resimleri incelememiz bittiğinde mezelerimiz masaya gelmişti bile. Ricamız üzerine garson tüm mezeleri tabaklarımıza eşit olarak paylaştırdı.

Ama ben paylaşım yapılmadan önce resimlerini çekmeyi ihmal etmedim :o)

Ahtapot salatasını anlatmakla başlayayım. Ahtapot o kadar iyi pişirilmiş ki, eti yumuşacıktı ve tazeliği renginden bile açık açık belli oluyordu. Ahtapot salatasına biberli yeşil zeytin, kornişon turşu, tatlı kırmızı biber, zeytinyağı ve çok az da limon suyu eklenmiş. Tabir yerindeyse bir çırpıda bitirdik :o)


Hemen ardından tam kıvamındaki haydariyi kızarmış ekmeğimizin üzerine sürerek yedik. Hatta ekmeğimizden parça kopartıp, tabağımızı sıyırarak yedik desem daha doğru olacak :o)


Kızarmış ekmek derken, kızarma derecesi çok iyi ayarlanmış. Bazı yerlerde kızarmış ekmeği ya yanmış ya da rengi dönmeyecek kadar hafifçe kızarmış halde getiriyorlar. Halbuki burada tam çıtır dediğim kıvamdaydı. Hemen belirteyim ekmekler kömür ateşindeki ızgaranın üzerinde kızartılıyor.


Daha ahtapot ve haydariyi bitiremeden garson tabaklarımıza söğüş karides salatasından koydu. Karidesler de gerçekten çok tazeydi. Zeytinyağı, çok az limon suyu ve maydanoz eklenerek servis yapılmış. Yanlarındaki domates ve salatalıkları ise anında bitirdik :o)


Acıyı çok sevdiğimi neredeyse her yazımda belirtiyorum. Bu nedenle içi peynir dolgulu acı biber turşusundan da yemeden duramadım. Turşuyu kendileri kurmuşlar, bu nedenle hiç genzinizi ya da gırtlağınızı yakmıyor. İçinde ise yağlı lor peyniri dolgusu var. Ben peynirini de çok beğendim. Hele bıçakla keserken, içindeki peynir, biberin şeklini almış bir şekilde hafifçe dışarıya doğru çıkıyor ki görüntüsü de çok güzeldi :o)


Bizim ailede tüm turşu çeşitleri çok sevilir. Bu nedenle közlenmiş kırmızı biber turşusunu da kaçırmadık. Onun da sirke ve sarımsak ayarına bayıldığımı söyleyeyim.


Eh bir balık meyhanesine gidilir de midye dolma alınmaz mı demeyin. Çünkü 3 porsiyon yedik :o) O kadar güzel yapılmıştı ki, içindeki baharat ayarından tutun da pirinçlerin pişirilme biçimlerine kadar her şeyi mükemmeldi. Bazı midye dolmalarda pirinç o kadar fazla konuluyor ki midyenin tadını alamaz hale geliyorsunuz. Burada sunulan dolmalardaki pirinç miktarı ise tam ölçüsünde, ne midyenin tadını bastıracak kadar çok, ne de dolmanın varlığını hissetirmeyecek kadar azdı. Tam ölçüsündeydi.


Buraya kadar yediklerimiz soğuk mezelerdi. Bu aşamadan sonrakiler sıcak mezeler sınıfında değerlendiriliyor.

Öncelikle ızgara ahtapotla başladık. Ahtapotun eti genelde serttir. Bu nedenle ızgarasını çoğu yer beceremez ahtapot iyice kayışa döner ve çiğneyemeyeceğiniz kadar sertleşir. Burada nasıl pişirdiler, ne yaptılar tam olarak bilemiyorum ama muhteşem bir lezzette ve yumuşaklıktaydı. Soya sosu eşliğinde ikram edildi. Benim için ilginç bir ikili olmuşlardı. Bence bu kadar lezzetli bir ahtapot ızgaranın sade sunulması daha güzel olabilirdi. Yine de çok beğendiğimi söyleyeyim.


Ahtapot ızgaranın ardından midye tava ve kalamar tava bir arada geldi. Her ikisinin de ortalarına birer kase tarator sos konulmuştu.

Midye tava öyle güzel yapılmış ki, dışı çıtır çıtır tam börek gibi, içinde ise sulu sulu bir midye vardı. Midye tavayı bence herkes yapamıyor. Ya içini çok kurutuyorlar ya da dışı çıtır olmuyor. Halbuki Kuleli Meyhanesi'nde tam ayarında kızartılmıştı.


Kalamar tava yine aynı şekilde dışı çıtır içi yumuşak bir haldeydi. Tarator sosuna bandıra bandıra öyle yedik ki birinci tabak bizi kesmediğinden ikinci tabağı da hemen sipariş ettik :o)


Bu kadar mezenin yanında paçanga böreği de yenmezse olmaz diyerek paçanga böreklerimizi de sipariş ettik. Daha kestiğiniz anda içinden sıcacık kaşar akıyor. Malzemesi de gerçekten bol konulmuş. Pastırma da aynı şekilde masraftan kaçınılmayarak tam ölçüsünde eklenmişti. Börek hiç kızartılmadan ızgarada pişirilip üzerine sıcakken yağ sürülmüştü. Tadı damağımda kaldı desem yalan olmaz.


Son olarak sıcak mezelerden yengeç kroketler geldi. Bayıldım!!! Yengeç eti püre haline getirildikten sonra şekil verilerek galeta ununa bulama yöntemiyle kızartılmış. Kroketleri de tarator sosla yediğimizi hemen belirteyim :o)


Bu aşamadan sonra o kadar doymuştuk ki (resimlerden de anlamışsınızdır :o) tıka basa yedik), balık yiyecek yerimiz kalmadı. Bu nedenle güzelim balık ızgaralardan hiç sipariş edemedik. Halbuki mevsim balıklarının hepsi taze olarak bulunuyor ve pişirilme şekline göre hazırlanıyor (tava ya da ızgara).

Ailem tatlı olarak iki çeşit söyledi: Birincisi incir tatlısıydı. Ben tatlı yemediğimden tadını tarif edemiyorum. Ancak herkesin ağzını şapırdatmasından ve tepkilerinden çok beğendiklerini söyleyebilirim.


Diğer tatlı ise fırında tahin helvaydı. Üzerindeki ceviz süslemeleri ile çok cazip görünüyordu. Fırından yeni çıkmasından dolayı ise o tatlı koku mekana bir anda muhteşem bir şekilde yayıldı. Annem güveçte pişmesinden dolayı aşçıya tebriklerini gönderdi :o)


Eh bu kadar yemekten sonra, tabi ki kahvelerimizi içmeden kalkmadık. Garson masamıza gelerek kahvelerimizi nasıl istediğimizi sorduğunda ben hemen cezvede yapıp yapamayacaklarını sordum. Güler yüzle hemen "tabi, nasıl arzu ederseniz" dedi. Ve kahvelerimiz kısık ateşte cezvede pişirilmiş olarak geldi (sonunda kendime cezvede kahve pişiren bir mekan bulabildiğim için de ayrıca mutluyum). Kahvenin yanında sunulan vişne likörünü ise kendileri yapmışlar. Rahmetli anneannemin evinin balkonunda yapıp, olması için güneşin altına koyduğu doğal vişne likörü tadını aldım. Çok beğendim.


Gelelim hesap bölümüne. Bence bu kadar kaliteli mezeler ve yemekler için oldukça uygun fiyatlı. Bu gibi mekanlarda en pahalı olanlar her zaman alkollü içeceklerdir. Bizim masada çok fazla alkol tüketilmedi. Hatta çok kalabalık olmamıza rağmen toplamda sadece 2 kadeh içildi. Bu nedenle hesap oldukça ekonomik geldi. Zaten en baştan fiyatları sorarak sipariş etme şansınız da var.

Kuleli Meyhane, gitmek isteyenlere şiddetle tavsiye ettiğim mekanlardan biri. Bu arada belirteyim, en yakın zamanda arkadaşlarımı ayarlayıp buraya tekrar gelmeyi arzu ediyorum.

Resimdeki beyaz saçlı kişi benim canım babam, iyi ki doğmuş, iyi ki benim güzel babam olmuş. Ailemi her şeyden çok seviyorum...
Sevgiyle kalın :o)


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder