3 Ağustos 2014 Pazar

MİA MENSA (KURUÇEŞME - İSTANBUL)


Geçen akşam bir arkadaşımla Kuruçeşme'deki Mia Mensa restaurantına gittik. İtalyan mutfağını kendine has tarzıyla yorumlayarak sunan Mia Mensa, denizin tam kenarındaki konumuyla da İstanbul boğazını daha doğrusu İstanbul'un kalbini görüyor.


Işıklandırmadan tutun da masaların yerleşimine kadar bana oldukça romantik gelen Mia Mensa'da ilk bulunuşum değildi. Bu mekan için hep şöyle düşünmüşümdür: Bir erkek, bir kadına evlenme teklif edecekse burası en doğru seçim olacaktır :o)



Mekana girer girmez yerdeki ahşabın güzelliğinden masaların üzerindeki incecik kristal bardaklara, zarif çiçeklere ve küçük mum lambalarına kadar büyük bir incelikle dekore edildiğini fark edebilirsiniz.


Sandalyelerden birinin şekli diğerlerine göre ayrılıyordu. Birlikte gittiğim arkadaşım endüstriyel tasarım eğitimi aldığından bu gibi tasarımları çok iyi tanıyor. Bana söylediğine göre bu modele Verner Panton Chair deniliyormuş. Anlayacağınız mekan bu tarzdaki ince tasarımlara da bünyesinde yer vermiş.


Akşamın enfes manzarasında hemen masamıza oturduk. Arkadaşımla uzun zamandır birbirimizi göremediğimizden, yemek yemekten çok sohbet etmeyi tercih ettiğimizi belirteyim. Çünkü ikimiz de çok iştahlı davranmadık.

İlk önce masamıza Mia Mensa'da ikram olarak sunulan zeytin dilimi katılmış sızma zeytinyağı geldi. Sızma zeytinyağının kokusunun buram buram olduğunu söyleyebilirim. İçeriğindeki zeytinleri yemek de bir o kadar lezzetliydi. Ayrıca baharat oranı da çok güzel ayarlanarak konulmuş ve zeytinyağının tadını bastırmıyordu.


Sızma zeytinyağına bandırdığımız ekmekler ise kişi sayısına göre ayarlanarak ekmek sepetine dizilmişti. Yediğimiz yemeklerin de sunumlarını beğeneceğinizi düşünüyorum ki, ekmeklerin bile konuluşu belli bir şekle göre düzenlenmişti. Mia Mensa'da masaya ne konulursa konulsun önce göze, sonra damağa hizmet ediyor. Ekmekler formuna dikkat edenler düşünülerek kepekli ve benim gibi diyet ürünleri çok fazla tüketmeyen kişiler için de normal olarak servis edilmişti. Ayrıca hepsi çok tazeydi.


Mia Mensa'da bugüne kadar japon yemeği olan suşi sunulduğunu hiç görmemiştim. Ama suşi yaptıklarını da öğrenince çok sevinerek, kendime kappa maki yani salatalıklı ve avokadolu suşi söyledim. Suşiler çok başarılıydı, zevkle yedim. Resmin sol alt köşesinde gördüğünüz bir çeşit acı hardal olan wasabinin tamamını soya sosunun içine karıştırıp, suşilerimi bu karışıma bandıra bandıra zevkle yedim. Belirteyim suşileri tahta çubukları kullanarak yiyebiliyorum, hatta makarnaları da bu şekilde tüketebiliyorum. Başlangıçta biraz zordu ama şimdi epey alıştım :o) Wasabi gerçekten çok çok acı bir hardal çeşidi, eğer ağzınıza bir anda tamamını atarsanız muhtemelen ejderha gibi alev çıkartmanız olası... Zaten genzinizi değil daha çok burnunuzu ve gözlerinizi yakıyor :o) Resmin sağ üst köşesinde duran zencefile ise dokunmadım, toz zencefil dışında taze olarak tüketemiyorum. Başta da dediğim gibi suşiler çok lezzetliydi, tekrar gittiğimde başka bir çeşidini de severek tadacağım.


Arkadaşım içecek olarak kendisine özel bir kokteyl olan kir royal siparişi verdi. Kir royal kokteylinin içerisinde şampanya ve creme de cassis denilen tatlı kuş üzümü likörü bulunuyor. Creme de cassis likörünün yapımı şöyle: Votka veya rom gibi saf alkolün içinde ezilmiş kuş üzümlerinin sonrasında, şeker eklenmesiyle elde ediliyor. Zaten bu nedenle rengi de koyu pembe. Ben tadına bakmadım ama arkadaşım tadının çok güzel olduğunu belirtti.


Bunların dışında hem arkadaşım hem de ben birer salata çeşidi yiyelim istedik. Arkadaşımın salatasının menüdeki adı "Insalata di Mango e Salmone" idi. Tam türkçesi mangolu ve somonlu salata. İçeriğinin açıklaması ise şu: Çıtır somon, yeşil elma, beyaz peynir ve kırmızı biberle, mango ve misket limonu soslu Akdeniz yeşillikleri. Öncelikle resimde de gördüğünüz gibi tabak gerçek bir tablo gibi hazırlanmıştı. Kenarındaki nar ekşisi sosunun dizaynına bayıldım. Ayrıca salatanın tüm renginin bir bakışta görülebiliyor olması, insanda iştah açılması yaratıyor. Bu salata gerçekten harikaydı. Ucundan tatmama rağmen hafif ekşimsi sosunun somon balığı tadıyla karışarak damağımda bıraktığı tat gerçekten nefisti. Arkadaşım da salatanın hakkını vererek son lokmasına kadar yedi.


Benim sipariş ettiğim salata ise orjinal ismiyle Insalata Carciofi. Türkçe söylenişiyle Enginarlı Salata. İçeriği şöyleydi: Akdeniz yeşillikleri, domates, parmesan peyniri ve kıtır yufkalı, limon, hardal ve beyaz balzamik soslu ince dilimlenmiş enginar. Görsel şöleni bence arkadaşımın salatasından bile güzeldi :o) Sanki şef tabağa imzasını atmış gibiydi. Nar ekşisiyle yapılan dizayn çok hoşuma gitti. Öncelikle üzerindeki kıtır yufkadan bir parça alıp yedim. Ve çatalımı yeşilliklerin arasına daldırarak ağzıma güzel bir lokma attım. Ne yazık ki büyük bir hayal kırıklığıydı. Tadı çok kötüydü, daha doğrusu bir tadı yoktu. Sanki sadece yağlanmış sebzeler yiyiyormuşum gibi hissettim. "Acaba ben mi yanlış düşünüyorum" diyerek arkadaşıma da tatmasını rica ettim. O da benimle aynı fikirdeydi. Gerçekten hiçbir tadı yoktu. Kıtır yufkalarını yiyip gerisine dokunamadım.


Salatamın hayal kırıklığı içerisindeyken garson bardaklarımıza su doldurmak için geldi. Ben de durumu kendisine izah ederek "mümkünse şefiniz ucundan tadabilir mi? Ben kendisinin de pek beğeneceğiniz düşünmüyorum" dedim. Garson çok büyük bir kibarlıkla "hemen tabağınızı alayım" diyerek bana hızlıca menüyü getirdi. "Lütfen yeni bir sipariş verin, salata için özür dileriz" dedi. Bu kadar anlayış ve kibarlığa teşekkür ederek karşılık verdim. Bu aşamada bir porsiyon daha kappa maki yani avokadolu ve salatalıklı suşi rica ettim. Hemen belirteyim hesapta salatanın ücreti kesinlikle alınmadı. Tabi ki bazı yiyecekler mükemmel olmayabilir. Ama mekanın büyük bir nezaketle durumu kabullenmesi, özür dilemesi ve hatalarını telafi etmeleri alkışlanacak bir durum.

Garsonlar bütün gece her çağırdığımızda kısa sürede yanımızda oldular. Bu kadar şık restauranta da böylesi yakışırdı. Bence en başarılı garson, müşterinin sürekli yanında olmayan ama uzaktan izleyerek her çağrıldığında hızlıca gelendir. Mia Mensa'da da durum aynen böyleydi. Mekanı çok iyi sahiplenerek hizmet ediyorlar.

Son olarak fiyatlardan bahsedeyim. Evet pahalı ama buraya kesinlikle değer. Gördüğünüz insani hizmet, güler yüz, anlayış, manzara, ortamın şıklığı, kullanılan tabak çanakların kalitesi ve İstanbul'un kalbinde yer alması... Tüm bunlar birleşince tabi ki fiyatlara yansıyor. Ama bütçenizi bilerek ve sınırları fazla zorlamadan yemek yerseniz, kaliteyle zevkin bir arada ne kadar gururunuzu okşadığını hissedebilirsiniz.

Keyifli günler dilerim :o)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder