Canım kedim Beyaz'ım |
8,5 yaşında olan ve neredeyse doğduğu günden beri benimle yaşayan bir kedim var. Adı "Beyaz".
Onu bir bakkalın önünde, çimenlerin arasında, üzerindeki göbek bağıyla (düşünün ne kadar küçükken), kıpırdanmaya çalışırken bulmuştum. Çevrede ne bir anne kedi vardı ne de başka bir hayvan. Ne oldu da oraya bırakıldı, nasıl geldi hiç bilmiyorum.Ancak vücuduna karıncalar tırmanmıştı ve üzerinde varolan azıcık tüyü de çok kirlenmişti. Gerçek bir hayvan sever olduğumdan bakkaldan temiz selpak alarak onu yerden kaldırdım, arabaya koyduğum gibi veterinere götürdüm.
Sanıyorum ki, bulduğum kedi çok hasta, hatta ölmek üzere!! Bu sebeple veterinere de "ölürse bana söylemeyin çok üzülürüm, sadece tedavi etmek için elinizden geleni yapın ben masraflarını karşılayacağım" dedim.
Aradan tam 3 gün geçti ve veterinerden telefon geldi:
"Gülden hanım gelin alın bunu neredeyse bizi yiyecek böyle bir iştah görmedik" dedi. Aaaaaaaaaaaaa " yaşıyor mu" diye şaşkınlıkla tepki verdim. "Yaşamak ne demek neredeyse avlanmaya gidecek öyle sağlıklı" diye cevap verdi.
Tüm işimi bırakıp koşa koşa veterinere gittim ki gerçekten dedikleri gibi gayet sağlıklı duruyor. Meğer onu erken bulduğumdan (sanırım annesi yeni terk etmişti ya da bir şekilde ölmüştü) hayatı kurtulmuş.
İşte o gün Beyaz tası tarağı toplayıp bana taşındı :o)
Hayatımda ilk kez bir kedi besliyordum ve zekasına inanamadım. Çünkü veterinerin söylediği gibi ne zaman ıslak pamuk kullansam tuvaletini yapıyordu. Tam olarak yürümeye başladığında ise kumunu hiç sekmedi :o) (Hani geçenlerde duyduğumuz bir yaratığın kedisini, yatağına pislettiği için, katletme haberi var ya!!! Sadece şunu söyleyebilirim: bir hayvanı gerçekten severseniz ve sevgiyle yaklaşırsanız sizi üzecek hiçbir şey yapmıyor, değil yatağa pislemek kumunu koymayı unutsanız inanın günlerce tuvaletini bile tutar. Öyle zeki, öyle vefalı hayvandır...)
Ve gelelim Beyaz'ın ilk macerasına:
Beyaz 6 aylıkken evin kapısından çıkma çabaları gösteriyor ben de izin vermiyordum. Sonra baktım olacak gibi değil, bir gün kucağıma alıp apartmanın bahçesine indirdim.
Hani biraz toprak - çimen koklasın doğanın keyfini çıkartsın istedim. Sanki eğitmişim gibi benden fazla uzaklaşmadan kendisini çimenlere atıp sırt üstü yattı, toprağı eşeledi, bir kelebekle kovalamaca oynadı, bulduğu bir yaprak parçasını patisiyle top gibi attırıp peşinden koştu... Baktım keyfi çok yerinde "yarın yine gelirim" diye düşünerek eve geri götürdüm. Kendisine de üzülmemesi için durumu elimden geldiğince anlattım :o)
Birkaç gün bu şekilde gidip geldik. Ancak çalışan biri olduğumdan zamanım çok kısıtlıydı. Birkaç gün üst üste çıkaramadım. Beyaz bu defa evin kapısına gidip saatlerce kapı kulbuna bakmaya başladı. Tabii arada benim yüzüme bakıp sonra kapı kulbuna bakıyor. Neredeyse dile gelip "aç kapıyı" diyecek...
Ve sonunda büyük bir cesaretle kapıyı açıp "Peki ama eve geç kalma" dedim!!! Zannediyorum ki apartman olduğu için en fazla apartmanın kapısına kadar gidip açılmadığını görünce geri dönecek... Tabi ki Beyaz bu.. Her işin adamı :o)
Önce benim evin kapısından çıktı, kapının tam karşısındaki asansörün kapısına gidip oturdu. Önce benim yüzüme bakıyor sonra da asansörün kapısına. Bu hareketi defalarca tekrarladıktan sonra anladım ki asansörün kapısını açmamı istiyor!
"Peki" diyip asansörün kapısını açtım (farkındaysanız bu aşamada emir kulu olmaya başlamıştım :o) Ve Beyaz aheste adımlarla asansörün içine girip oturdu. Ben de asansörün kapısını tutan görevli pozisyonda ne yapacağına bakıyorum. Ve beklenen hareketi yaptı. Boyunun çok yukarısında olan numaraların yazdığı asansör düğmelerine bakıp yine benim yüzüme baktı!! Bu hareketi de birkaç defa tekrarladıktan sonra asansöre ben de bindim ve zemin kata inen tuşa bastım.
Asansör zemin kata geldiğinde Beyaz oturduğu yerden kalktı, asansörün kapısına gidip ayaklarının üzerine kalkarak kapıyı dışarıya doğru itmeye çalıştı. Ben "yok artık her şeyi nasıl öğrendin" diye düşünürken baktım kapı ağır geliyor açamıyor ona yardım ettim.
Ve Beyaz son aşama olan apartman kapısına geldiğinde yine aynı sahne tekrarlandı. Kapıya bakıp benim yüzüme bakması!!! Ve sokak kapısını da açtım. Beyaz böylece bahçeye çıktı, ben de eve döndüm.
Sanıyorum aradan 2 saat geçti (inanın o 2 saat gerçekten içim içimi yedi, ya Beyaz'a bir şey olduysa diye aklımı doğru düzgün hiç bir şeye veremedim) ve birden benim evin kapısından bir ses geldi "Maaaaaooooovvvvvvvv, maaaaaaooooovvvvvvv"!!! Kapıyı bir açtım ki Beyaz bahçede gezindikten sonra bir şekilde apartmana girmiş, 4. kata kadar çıkmış ve benim evin kapısını hem tırmalıyor hem de sesini duyurmak için var gücüyle miyavlıyor :o) Kapıyı açtım ve Beyaz yine aheste adımlarla eve girip yemeğini yiyip uyudu :o) Baktım sapasağlam, ne bir çizik var ne de başka bir şey.
Bahçe yorgunluğu üzerine şekerleme saati... Üzerini örtmeden uyumaz :o) |
O günden sonra Beyaz her gün rutin olarak bahçe gezilerine devam etti (hala ara sıra çıkar ama artık eskisi kadar çok gitmek istemiyor, sanırım yaşlanıyor). Asansör olayına gelirsek: Bir ertesi gün asansörle indiremeyeceğimi işimin olduğunu söyledim. Sanki anlamış gibi (ki ben hala anladığını düşünüyorum), asansörün kapısından ayrılıp burnundan soluyarak!! apartman merdivenlerine yöneldi ve oradan aşağı indi. Apartmanda yaşadığımdan dolayı apartmana çok sık giren - çıkan oluyor. O esnalardan birinde de apartmandan çıkmayı başarıyor :o)
Aynı rutini dönüşte de tekrar ederek evin kapısına kadar gelmeyi başarıyor.
Beyaz bahçedeki kaldırımda gelen geçene bakıyor |
"Nasıl ya sen konuşuyor musun? Bir şey söyle" dedim ki Beyaz yine "Mama!" dedi. Beyaz'ın yemeğinin bulunduğu yere doğru gittim ki bütün mamayı yemiş, hepsini bitirmişti. Koşarak peşimden gelip mama kabına bakıp sonra yüzüme baktı ve yine "Mama!" dedi. Hiptonize olmuş gibi kasenin içine mama koydum ve Beyaz büyük bir iştahla yedi. O gün bugündür hala her acıktığında "Mama!" der!!!
Derken bir gün hem aşı hem de genel kontrolü için veterinere götürdüm ki veteriner kilosunu fazla buldu ve rejim yaptırmamı söyledi. Duruma uygun özel bir mama seçip, her gün kaç gram vermem gerektiğini tarif etti.
İyi bir ebeveyn! olmaya çalışarak veterinerin dediğini harfiyen uygulamaya başladım. Nedense beyaz bu dönemde hiç çok acıkmış gibi "Mama!" demedi. Bu durumu da garipsemedim değil ama "Aferin ya ne zeki hayvan, bak kilo vermesi gerektiğini o bile anladı" dedim!!!
Aradan iki ay geçti ve tekrar veterinere götürdüm. Rejiminde gösterdiğimiz başarıdan dolayı ikimizle de gurur duyuyordum ki veteriner tartının üzerine çıkarttı. "O da neee!!!! Değil kilo vermek Beyaz 300 gram daha almıştı!!!
Veteriner de haklı olarak bana, neden doğru düzgün rejim yaptırmadığım konusunda kızdı! Beyaz'ı kucağıma alıp (Beyaz'ı bulduğum günden beri hiç kafes kullanmadım, veterinere götürüp getirirken de arabada arka camda beni rahatsız etmeden oturuyor. Nedense kafese koymaya hiç bir zaman içim elvermedi) suçlu biri olarak eve döndüm. Halbuki gramaja ve tüm rejime çok uymuştum ama kilo verememişti.
Bu şekilde bir müddet daha rejime devam ettirdim ki bir gün alt komşumla kapıda karşıladık. Selamlaştıktan sonra şöyle dedi: "Benim çocuklar kedinizi çok seviyor. İlk olarak yaklaşık 2,5 ay önce bizim kapıyı tırmalayıp miyavladı ve bize kapıyı açtırdı. Kapıyı açmamızla "Mama!" diye konuşmaya başladı!! Biz de karnının aç olduğunu düşünüp eve aldık ve onu güzelce doyurduk. O günden beri her gün gelip bizde yemek yiyiyor. Hatta ona özel bonfileli bir mama da aldık, görseniz nefes almadan yiyip bitiriyor öyle sevdi!!!" dedi!!! Duyduklarıma inanamadım. Meğer Beyaz rejime başladığı gün bakmış ki benim evde sadece diyet yemeği var ve o da gramajla veriliyor. Çözümü başka bir mekanda yemek yemekte bulmuş!!! Ve ben de üzerine evde diyet yemeği verip bir de onun kalorisini ekliyormuşum!!!
Komşuma nezaketinden ve ince düşüncesinden dolayı çok teşekkür edip, Beyaz'ın rejimde olduğunu bu nedenle yemek vermemelerini rica ettim.
Tahmin edeceğiniz ve benim yine günler sonra öğrendiğim gibi, Beyaz bakmış ki oradan da yemek kesildi, bu defa da başka bir komşuya gitmeye başlamış!!! En sonunda çözümü apartmandaki komşuları tek tek gezip Beyaz gelirse yemek vermemeleri konusunda uyarmakta buldum!!
O dönemde yaklaşık 7 kilo olan kedimi en sonunda 5,5 kiloya bu şekilde indirmeyi başardım. Ama hiç kolay olmadı. Çünkü Beyaz'a her sabah uyandığımda yemek veriyordum. Tabi ki kedim güneşin doğmasıyla birlikte uyandığı için sabahın 5'inde yatağıma çıkıp önce bıyıklarını yanağıma sürterek uyandırmaya çalışıyordu. Eğer bu şekilde uyanmazsam bu defa patisinin pofuduk kısmıyla (kesinlikle tırnaklamadan) suratıma tokat atıyordu, öyle de kalkmazsam odada bulduğu en gürültü yapılabilecek nesneyi oradan oraya savurmak koşuluyla gürültü yapıyordu!!! Sonuç: Her sabah 5'te uykudan şişmiş gözlerle kalkıp mama vermek!!!
Neyse ki şimdilerde yeme düzenini ve yemek saatini benim uykuma göre ayarlamayı başardı da artık ikimiz de rahat ediyoruz :o)
Beyaz benim yatağımda bir giysimi üzerine çekmiş keyif yapıyor |
Beyaz bahçeye çıktıktan sonra bizim bahçede bir sessizlik olmaya başladı. Önceleri neden olduğunu anlayamamıştım.
Daha sonra bir gün, apartman görevlimizle karşılaştım ve dedim ki "Ya bizim bahçeye gelen köpekler vardı ne oldu onlara?". Apartman görevlisi yüzüme bakıp "Abla inanmayacaksın ama Beyaz bahçeye çıkmaya başladıktan sonra çevrede ne kadar kedi varsa örgütleyip buraya getirdi. Resmen ordu kurdu, kendisi de komutan gibi başlarına geçti ve bir gün tüm köpekleri bahçeden kovaladılar. O gün bu gündür tek bir köpek bile gelmiyor. Köpeklerin hepsi arka taraftaki apartmanın bahçesine taşındılar" dedi. Bir şaşkınlıkta o zaman yaşadım. Benim kedim, kediler arası bir ittifak oluşturmuş ve kendi istediği düzeni sağlamıştı!!!
Mutfakta ben yemek yerken gelip tabağımdakini kokusundan anlamaya çalışıyor. Kokuyu beğenirse "Mama" diyor :o) |
Beyaz'ın şu an aklıma gelen son macerası ise şu:
Bir gün piyano çalışıyorum. Çocukluğumdan beri parçanın bir yeri olmadığında saatlerce takıntılı olarak orayı çalışırım. Hatta artık yüzde yüz çalabildiğimden emin olsam bile yüzde ikiyüzlük çalabilmek adına tekrar etmeyi sürdürürüm.
Yine bir gün böyle bir pasaja takıp sanırım 4 saate yakın sadece aynı satırı çalıştım. Çalışmanın sonuna yaklaşırken Beyaz uyuduğu koltuktan gayet sakin kalktı. Bir güzel gerindi (ki ben bu esnada çalmaya devam ediyorum ama bir gözüm de Beyaz'ın üzerinde). Ardından aheste adımlarla bana doğru yaklaşıp hop diye kucağıma çıktı. Yüzünü yüzüme döndürdü ve arka ayaklarının üzerine kalktı. Ben bir yandan piyanonun tuşlarına bakmaya çalışıp çalıştığım pasaja kesmeden devam edip, bir yandan da Beyaz ne yapıyor diye bakıyordum ki, patisinin pofuduk kısmıyla yanağıma pat diye tokat attı!!! Sanırım bu hareketin üzerine ne demek istediğini anlamışsınızdır! Ben onu şöyle seslendiriyorum: "yeter yahu yeter! 4 saattir yedin beynimi dan dan dan dun dun dun.. Ben öğrendim sen öğrenemedin! Bir kendine gel!!!"
Piyanonun başından kalkmamla oturması bir oluyor. Sanırım çalışımı kıskanıyor :o) |
İşte Beyaz'ın şu an için aklıma gelen maceraları böyle. Daha birçok var ama hepsini birden yazmak kitap yazmak gibi olacak :o)
Son söz olarak şunu söyleyebilirim: Geçen pazartesi (17 şubat) dünya kediler günüydü.. Onların her şeyden önce bizlerden beklediği sevgi ve sıcak bir yuva. Eğer siz de bugün evinize sokaktan bir kedi alıp (lütfen para vererek hayvan satan mağazalardan almayın ve o dükkanları desteklemeyin. Bence insan satın almakla hayvan satın almak arasında hiçbir fark yok. Üstelik de inanın sokaktan bulduklarınız o cins denilen kedilerden çok daha zeki oluyorlar) besleyebilirseniz ve sevginizi verebilirseniz günün anlamını en doğru şekilde yaşatmış olursunuz.
Beyaz'ın Diğer Yazılarını Okumak İçin Lütfen Tıklayın:
Bir Kedinin Kaleminden
Bir Kediden Pilatesle Karışık Spor Yapma Önerileri
Sevgiyle kalın :o)
Süpersiniz!!! Bayıldım :) Beyaz da aynı benim kedime benziyor suratı aynı :)
YanıtlaSilÇok teşekkürler :o) Belki de sizin kedi beyazın kardeşidir :o) Sokakta bazen ona benzer kediler görüyorum, sonra eve gelip diyorum ki "sokakta senin dublörünü gördüm" :o)
YanıtlaSilHiç sıkılmadan bir nefeste okudum ve çok beğendim elinize sağlık çok içten bir yazı olmuş
YanıtlaSilÖvgünüz ve güzel mesajınız için çok teşekkür ederim, gerçekten beni ve Beyaz'ı çok mutlu ettiniz :o)) sevgiler
Sil11 yaşında bir kedimiz var ilk geldiğinde biberonla besliyorduk o günlere döndüm biraz okurken :) teşekürler paylaşım için
YanıtlaSilSizler gibi hayvan severleri tanıdığım için çok mutlu oldum. Kedinize ve sizlere uzun ve sağlıklı ömür dilerim, çok sevgiler :o)
Sil